– Yeter artık, sus! 

– Ben susarsam sen yaşayamazsın. 

Eda birden, hiç beklemediğim bir anda, önündeki kül tablasını benim olduğum tarafa fırlattı. Neyse ki elli yıllık cam tabla beni teğet geçerek duvara çarpıp yere düştü. Ona da bana da bir şey olmadı.

– Ne yaptığını sanıyorsun sen? Bana zarar verebilirdin! 

– Yüz senedir bir şey olmamış sana, bugün de olmaz, merak etme. 

– Tamam, tamam. Gel, konuşalım biraz. Hadi otur. Ne oldu, ne istiyorsun?  

– Dışarı çıkmak istiyorum artık. Sus da çıkayım, lütfen. 

– Ben sana bir kere çıkma dedim mi Eda? İstediğin zaman çıkabilirsin. Çıktığında olacakları göze alıyorsan, buyur çık. 

– Başladın işte yine, sus diyorum, sus, sus, sus! 

– Tamam, diyelim ki ben sustum. Hadi, aç odanın kapısını, koridora bir adım at. Bakalım yapabilecek misin? Hadi.

– Bugün, şimdi, hemen istiyorum demedim. Sen sus, ben hazır hissettiğimde çıkarım. 

– Bunu yapamayacağını, asla hazır hissetmeyeceğini, koridorda babanla karşılaşmaktan ölesiye korktuğunu ikimiz de biliyoruz Eda. 

– Babam öldü benim!

– Öyle mi? Çık o zaman. 

Haklıydı aslında. Otuz sekiz yıl önce ölmüştü Ethem Bey. Olanlar ortaya çıkınca, paşa dedesinden yadigâr tüfeği çenesinin altına dayamış, biricik kızı, sevgilisi, Eda’yı bana; onca malı-mülkü karısı Şerife Hanım’a bırakıp basmıştı tetiğe. Beyninin tüm odaya dağılması, parçaların duvarlardan çok zor temizlenmesi benzeri gereksiz ayrıntılarla canınızı sıkmak istemem. 

Tam otuz sekiz yıldır bu odada Eda ile birlikteyiz. Zaten koca konakta Eda, ben, Hatice Kalfa ve kocası Ömer Efendi dışında kimse kalmadı. Ethem Bey öldüğünde Hacer Kalfa çalışıyordu aslında bu konakta, kadıncağız önce üzüntüsünden felç geçirdi, sonra da Eda’yı kızı Hatice ve damadı Ömer’e bırakarak hakkın rahmetine kavuştu. 

Eda bana anne-babasından, ben Eda’ya büyük dedesinden miras, geçinip gidiyoruz Beykoz’daki bu tarihi konakta. Miras ne tuhaf şey, sadece ev- arsa, borç miras kalır sanıyorsun, öyle olmuyor. Bazen yaralı bir kız çocuğu, bazen bir lanetli konak… Şimdi siz yüz yaşında birinin ‘tarihi’ kelimesini kullanmasına gülebilirsiniz ama durum sandığınız gibi değil. Evet, ben yüz yaşındayım ama konak benden tam yüz altı yaş büyük. 

Biraz geriye gideyim mi sizin için? 1921 yılında, Eminönü’nde, küçücük bir dükkânda sırlandım ben. Pera’da, siz şimdilerde Taksim diyorsunuz oraya, Arsen Usta çerçeveledi beni. 1922 Eylül’ünde satın alınarak bu konağa hediye edildim. O zamanlar Letafet Hanım, Ethem Bey’in rahmetli annesi, daha genç kızdı. Söylememe müsaade buyurunuz, bu konak tam iki yüz altı yıldır bu ailenin mülkiyetindedir. Burada bulunduğum yüz yılda çok olaylar gördüm, ama hiç biri şu garip Eda’nın yaşadıkları kadar acı değildi. İnsana annesi de inanmazsa?

Çok mu eskilere gittim? Tamam, üzücü kısımları atlayalım. Şerife Hanım da bu kısımları bilmek istemedi zaten 1983’te.  Yokmuş, olmamış gibi davranmayı seçti. Dünyalar güzeli Eda kızımın her sabah uyanıp, her şeyden habersiz, karşıma oturup saçlarını taradığı, elindeki fırçayı mikrofon gibi kullanarak bana şarkılar söylediği zamanlar. Konağın güzel zamanlarının sonuymuş meğer. Olanları sadece iki kişinin bildiği, birinin anlamayacak kadar küçük olduğu zamanlar. 

Eda geceleri odadan çıkar, uzun zaman gelmez, geldiğinde karşıma oturur babasının onu, onun da babasını ne kadar çok sevdiğini anlatırdı. Ah, ne çok konuşurdu. Neşesine, gülümsemesine iştirak etmeye gayret ederdim. 

– Sen şimdi bunları neden anlatıyorsun ki? 

– Okuyanlar seni tanısın diye. 

– Beni tanımalarının kime ne faydası olacak?

– Yalnız olmadığınızı anlayacaksınız. 

– Eee? 

E’si güzel kızım, otuz sekiz yıldır tırnaklarınla kazıya kazıya sırtımdaki sırların neredeyse tamamını söktün. Çok yakında bana baktığında kendini değil, arkamdaki boşluğu göreceksin. Seni burada yalnız bırakmaktansa, kendin gibi yaralı ruhlarla teslim etmek isterim.

Demet Şimşek

Shares:
2 Yorum
  • Tüly
    Tüly
    27 Şubat 2021 at 21:55

    👏👏👏Bayıldımmmm

    Reply
  • Yasemin
    Yasemin
    2 Mart 2021 at 13:12

    Çok yalın , çok güzel bir yazı olmuş 👏

    Reply

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir