03:42 Sokak karanlık. Havada bir ağırlık var. Yağmur yağacak. Geliyor. Yine benim sevdiğim montu giymiş. Çakmak mı istesem? Sigaramı yaksa. Otursana bira içelim, eğleniriz, desem. Hüseyin Abi, bize iki Bomonti filtresiz versene, desem. Herkes şaşırsa. Biliyorum tabi, sevdiğin birayı da senin hakkındaki her şey gibi biliyorum, desem. Konuşamam ki. Seni seviyorum desem, sen beni sevmesen de olur. Zaten sevmezsin. Kimse sevmez beni. Saçlarımı kendim kesiyorum diye, çirkinim diye sevmezler. Bir işi beceremiyorum, doğru dürüst konuşamıyorum, güzel gülemiyorum, her şeyim eğri büğrü diye sevmezler. Bir ayağım diğerinden biraz kısa diye. Dikkatli bakan görür. Kimse dikkatli bakmaz bana. Üstüm başım hep pas.
03:43 Yaklaşıyor. Kokusu burnuma geldi. Keşke siyah kazağımı giyseydim. Merhaba, desem. Merhaba nasılsın, dese. Burada mı çalışıyorsun, hep görüyorum, bu saatte ne yapıyorsun her gece? dese. Seni bekliyorum, desem.
Bizim barın arka kapısının karşısındaki apartmanın giriş katına taşındı geçen sene. Benim kaldığım depodan bozma odanın tam karşısına. Bir yatak, bir koltuk, bir buzdolabı, birkaç koliyle indi kamyonetin arkasından. Bizim çocuklar yardım ettiler. Gördüğüm an vuruldum. Beni sevsin istedim. Sokaktaki yavru kedileri sevdiği gibi sevse yeterdi. Sevmedi. Annem sevmemiş beni, o mu sevecek?
Bir hafta boyunca aldığım bahşişleri biriktirip pazartesileri çaldığı mekâna gider, en uzak köşeden onu seyrederim. Kucağındaki gitarın yerinde olmak isterim. Parmaklarının tellerde değil, üstümde gezindiğini hayal ederim.
Haftada kaç gün pizza söyler, hangi sigarayı içer, evini kim temizler, hangi gece eve kaçta gelir, kiminle gelir bilirim. Yanındaki kızla o gün tanıştıysa elini tutmaz mesela. Perdesiz odada olan biten her şeyi görürüm. Eve girince salonun ışığını yakar. Sohbet eder biraz, gider yanına oturur, öpmeye başlar, elinden tutar yatak odasına götürür. Yarım saat sonra çakmağının ışığından anlarım işinin bittiğini.
Bazı geceler o sarı orospuyla el ele gelir. Sabaha kadar inler durur yosma. İki gün çıkmaz evden. Yatak odasının camını açar, dumanı dışarı üfler. Perdenin arkasında çıplak olduğunu bilirim. Kaç yaşında kadın, hiç utanmaz çocuğu yaşta biriyle eve kapanmaya. Rezil olmaktan ya da saçmalamaktan korkmuyor belli ki. Yolunu kessem bir gün, bir daha gelme, seni öldürürüm desem.
03.44. Geçti gitti yanımdan. Apartmanın girişindeki basamakları çıktı. Kapıyı açtı. Arkasını döndü. Sigarasını sokağa fırlattı. Benden yana baktı. Beni görmeden, duymadan, sevmeden evine girdi.
“O elinizdeki yazarın ilk kitabi biliyor musunuz? Son kitabını çok satanlar ve yeni çıkanlar raflarımızda bulabilirsiniz.”
Pat diye yere düşürdüm kitabi. Kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Nerden çıktı bu delikanlı? Gerçi bu dükkânın yeni âdeti; Satış temsilcileri, tezgâhtar demek hakaretten sayılıyor artık, yanınıza geliyor, yardım isteyip istemediğinizi soruyor.
“Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?”
“İyiyim böyle, teşekkür ederim.”
Anladı mı? Kasıtlı mı dolaşıyor bu çocuk benim peşimde? Yok yahu nasıl anlasın? Üstüm başım, elim yüzüm düzgün. Şüphelenmez bile. İşe bu hafta başladı daha. Gerçi bundan önce burada çalışan uyanık kız çok çabuk anlamıştı. Ağzında sakız varmış da saklamaya çalışıyormuş gibi kelimelerin sonunu uzata uzata “Ama böyle olmaz hanfendiiiii. Bütün kitabı burda okudunuz ama yaaaniiii” demişti. Utanmış, elimdekini satın almak zorunda kalmıştım. Uzun süre de buraya uğramamıştım
Ben Serap. Öykü hırsızıyım.
Anaokulunda bebeklerle başlayan hikâyem ilkokulda silgilerle, ilerleyen zamanda envaiçeşit, değerli, değersiz eşya ile devam etti. Birkaç kez yakalandım. Beni doktor doktor gezdiren annemin Bakırköy’den almayı başardığı raporum sayesinde başım polisle derde girmedi gençliğimde. Ben Serap. 50 yaşında, iki çocuk annesi bir öykü hırsızıyım. Kitapçıları dolaşır satın alacakmış gibi yaparak parça parça okurum öyküleri. Yakalanma ihtimalinin korkusuyla, sadece kelimeleri çalarak tadarım hırsızlığın hazzını.
Devam edecek…
Çok güzel canim arkadaşım, kalemine saglik..Tadı damagımda kaldi, devamını sabırsızlikla bekliyorum..
Devamını merakla bekliyorum. Tebrikler öykü hırsızlığı çok iyi bir betimleme…