08:00

Uyandım. Sessizce giyindim. Anahtarları duvarda asılı kancadan, ayakkabılarımı dolabın misafirlere ayrılan üçüncü rafından aldım. Sahile indim. Saatlerce yürüdüm. Konuşmaya nasıl başlayacağımı düşündüm. Bulamadım. Ne güzel hazırlamıştım kendimi. Aksam anlatacaktım. Dinlemedi. 

Dün akşamüstü aradım. Konuşmak istediğim çok önemli bir şey olduğunu, yüz yüze konuşmamız gerektiğini söyledim. Eve davet etti beni. İtiraz edecek oldum, “Bülent şehir dışında, rahat rahat otururuz,” dedi. Daireden çıkıp Esma’ya gittim. Zeytinyağlı barbunya ve zencefilli tavuk pişirmişti. İkisini de çok sevdiğimi bilir, en az annem kadar güzel pişirir.  Havadan sudan sohbet ettik. Yorgun görünüyordu “Sabah konuşalım,” dedi. Bulaşıkları makinaya yerleştirdi ve uyumaya gitti. Canı konuşmak istemezse tek kelime etmenize müsaade etmez.

10:20

Kahvaltı için taze ekmek alıp eve geri göndüm. Mutfağa gittim. Su ısıtıcısının düğmesine bastım. Uyanmasına yarım saatten fazla zaman vardı. Banyoya yöneldim. Renklerine göre sıralanmış, milimetrik şekilde katlamış havlulardan birini aldım. Kendimi buz gibi suyun altına attım. Duşun serinletici etkisi sandığımdan kısa sürdü. Üzerimdeki su damlaları daha koridordayken buharlaştı. 

10:40

Çayı demledim. Kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Domates salatalık tabağı tam ortada, peynir solda, zeytin sağda, ekmek sepeti masanın en solunda olmalı. Menemenin malzemelerini doğradım, Esma uyandığında pişirmek üzere tezgâha bıraktım.

Bir bardak çay alıp salona gittim. Evrak çantam, içindeki saatli bomba ile birlikte masanın üzerinde duruyordu. Bülent’ in Arzu ile dünyanın dört bir yanında çekilmiş fotoğraflarının bulunduğu icra dosyası.

11:05 

Nihayet uyandı. “Günaydın. Eline sağlık. Menemen mi yapacaksın?” derken o kadar neşeli göründü ki konuşmaktan vazgeçtim. Müşterileri ile yaşadığı sıkıntıları, almak istediği yeni arabayı, yakın arkadaşı ile ettiği kavgayı dinledim.  Konu döndü dolaştı Bülent’e geldi. Bir Uzakdoğu tatili planlamışlar, beyefendinin takviminde bir karışıklık olmuş, ertelemek zorunda kalmışlar. Esra kırkından sonra çocuk yapma sevdasına düştüğü için gördüğü tüp bebek tedavisine çok para gidiyormuş. Harcamalarına dikkat etmeleri gerekiyormuş. Esma bunlar anlatırken tansiyonum yavaş yavaş yükseldi. Söylediklerini duyamaz hale geldim. Başını, sonunu anlamadığım,  “Canım kocam” dediği bir cümlenin orta yerinde;

“Canın kocan seni aldatıyor Esma!”  deyiverdim.   

“Saçmalama Selim !” dedi. 

Konuşmadan yerimden kalktım. Çantamdaki dosyayı getirip usulca önüne bıraktım. Bir zamanlar burs verip okuttuğu, beş yıl önce birdenbire ortadan kaybolan Arzu’nun kocasıyla çekilmiş fotoğraflarına bakarken bir hayalete benziyordu. Kafasını kaldırdı. Yüzüme bomboş gözlerle baktı. “Beni hastaneye görür,” dedi. Yere yığıldı. 

14:30

“Anlat. Ne zamandır biliyorsun?”

“Evde konuşuruz Esma.”

“Anlat dedim Selim. Ne biliyorsun, ne zamandır biliyorsun?”

Çaresiz anlatmaya başladım. 

“Didem’i biliyorsun. Yeni memur. Müdür Bey yeni dosyayı Didem’e vermiş. Adamın biri muhasebecisini para çalmakla suçlamış, dava açmış, kazanmış. Didem muhasebeci kadının ofisine icraya gittiğinde evrak dolabında otel faturaları, uçak biletleri, fotoğraflar bulmuş. Kadın “Ben o şerefsizin tek kuruşunu çalmadım. Lüks içinde yaşıyorum diye suçluyorlar beni. İşte bakın. Sevgilim zengin. Paraya ihtiyacım yok benim,”  diye ağlıyormuş. Bizim acemi ne yapacağını bilemediğinden evrak namına ne bulduysa toplayıp daireye getirmiş. Benden yardım istedi. Faturaların Bülent Akın adına düzenlendiğini görünce tesadüftür dedim ama fotoğrafları görünce beynimden vurulmuşa döndüm Esma. Sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Dört gündür uyku uyumuyorum.” Ağlamaya başladı. 

14:33 

Kapıyı tıklatıp izin beklemeden içeri giren hemşire neşeyle seslendi “Hastamız nasıllar bakalım?” Cevap verme gereği duymadan sordu Esma “Eve ne zaman gidebilirim? İşlemem gereken bir cinayet var da!” Hemşire gülümsedi. “Buna doktorunuz karar verecek. Birazdan gelir. ” “İyiyim ben, eve gitmek istiyorum.” Duymazdan gelme sırası bu kez hemşiredeydi. Bana döndü “İki dakika konuşabilir miyiz?”  Birlikte odadan çıktık. 

Eşiniz çok kan kaybetmiş. Doktorunuz bugün taburcu etmeyecektir.’”

“Kan kaybı mı? Eşim değil.”

“Ah, özür dilerim. Pot kırdım. Esma Hanım düşük nedeniyle çok kan kaybetti. Bebek için üzgünüm.” 

“Esma… Ablam o benim… Çenemi tutabilseydim…” cümleyi bitiremedim. 

Demet Şimşek

Shares:
2 Yorum
  • Tüly
    Tüly
    12 Şubat 2021 at 21:27

    Peki ya sonra???

    Reply
  • Tüly
    Tüly
    27 Şubat 2021 at 22:01

    Bence iyi ki söylemiş….

    Reply

Tüly için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir