yaratıcı yazarlık
“Hayatlarımızı bir rüyayla karıştıranlar haklıymış... Uyanık uyuyor ve bir uykuda uyanıyormuşuz.” Suzan Acar, o gün uykusundan üşüyerek uyandı. El yordamıyla yaz kış yatağından eksik etmediği yorganını bulup üstüne çekti. Vücuduna
“Bir çok metin edebi olabilir ama metni “iyi” bir edebi metin kılan şey, altın oranının olması, kendi içinde bir dengesinin olması ve bazı okurların kalbine dokunup, aklını başından almasıdır.”
- İnanamıyorum şunu bana yaptırdığınıza. Hale bak. Hınca hınç insan dolu. - Öf Ceyda ya! Eğleneceğiz işte şurada, azıcık heyecanlansan biraz keyfini çıkarsan ölür müsün? - Neyse ki randevu almışsınız.
Hostesin usulca dürtüp, “İnişe geçiyoruz hanımefendi. Koltuğunuzu dikleştirip, kemerinizi bağlar mısınız lütfen,” demesiyle uyandım. Nerede olduğumu anlamam ve de içime o taş gibi ağır yumrunun geri dönüp oturması bir kaç
İçimde bir orman var, sarmaşıkların ağaçları ölçüsüz sevdiği, İçimde bir orman var, kelebeğin çiçeğe konarken yaprağın kımıldamadığı… Bu sözlerle uyandım. Gözlerimi açtım, tavan düz beyaz. Sırt üstü yatmak huyum değildir.
- Şimdi olay şöyle oldu hakime hanım, anlatayım. Sen de kadınsın, beni anlarsın. “Kocamdır,”dedim ben. “Erimdir,” dedim. “Vardır bir bildiği,” dedim. “Her şeyi bizim için yapıyor, kötülük değil niyeti, ne
Dünden beri kıvrana kıvrana doğum sancısı çekiyordu Esma. Etrafında köyün kadınları toplanmış kimi sıcak su taşıyor, kimi karnını ovalıyor, kimi de sessizce dua ediyordu. Suyu bacaklarının arasından süzülünce kuma olarak
Eli kolu dolu girdi mutfağa. Diğeri umursamadan elindeki tabağı kurulamaya devam etti. Biliyor musun Sivas’ta bağcılık başlıyormuş diyerek lafa girdi. Bir yandan aldığı üzümleri yıkıyordu. Musluktan akan suyu izledi öteki. Şarapçılık
Eski zamanların siyah beyaz fotoğraflarından bir kare gibi kalbe hafifçe dokunup, derin bir iç çektiren bu Arnavut kaldırımlı Boğaziçi sokağındaki pembe evin terası, gençliklerinden güç alan çıtkırıldım evlerin arasından sıyrılıp
Daha fazla