O hazin günden sonra yatağının başucundaki komodinin çekmecesinde mutlaka bir minik defter ve tükenmez kalemle uyumaya başlamıştı Hediye. İlla ki tükenmez kalem ama. Gece rüyasında gördüğü rakamları uykulu uykulu not ederken bir aksilik olmamalıydı. Kendisi bile değiştirememeliydi uyku sersemi haliyle. Rakamlar Hediye’nin geleceğiydi. Onlara sahip çıkması gerekiyordu. Sürekli onunla dalga geçen kocasının eline de geçmemeliydi.

Gündüzleri erkenden işe gitse de geceleri geç uyumayı severdi Hediye. Bu onu biraz zorluyordu. Çünkü en doğru rakamlara bebek gibi uyuduğunda gördüğü rüyalardan sonra ulaşacağına inanıyordu. Yüce bir güç tarafından gönderileceklerdi sanki ona. Tır şoförü kocası her gece yanında uyumadığı için şanslı hissediyordu kendini. Yatakta istediği gibi dönüp duruyor ya da kendi istediği bir köşesine kıvrılıyordu. Yalnız haftada bir gece, iki kişilik oluyordu yatak.

Yine böyle gecelerin birinde yoldan gelip karısını evde bulamayan kocası, Hediye’nin annesinin emekli maaşıyla kurup işlettiği, dur durak bilmeden çalıştığı gelinlik dükkanını hiç acımadan ateşe verdi. Hediye, yanında çalışan iki kişiyle birlikte kurtulmuştu bu yangından. Kocasının kıskançlığının bu aşamaya geleceğini hiç ummayan Hediye uzunca bir süre bu şoku üzerinden atamamış, şikayetçi de olamamıştı. Annesinin evinde geçirdiği günlerde geceler boyu ağladı, düşündü, hayatta kalmasına bile sevinemedi. Yalvarıp yakarmalarla gelip kapıdan dönen kocasının ısrarlarına, annesinin baskıları da eklenince Hediye evine geri döndü.

Hediye’nin ikinci evi o gelinlik dükkanıydı. Bütün dertlerini, elleriyle diktiği gelinliklerin ışıltılı pullarında, parlak boncuklarında unuturdu. Fransız güpürlerin incecik dokusunun arasından hep bir umut arar bulurdu kendine. Dükkana giren her gelin adayıyla beraber o da heyecanlanır, gelinliklerin kumaşını modelini seçerken yaşadıkları kararsızlıkları onlarla birlikte hissederdi. Başlarına takacakları taca, duvağa, ellerinde tutacakları çiçeğe kadar en ince ayrıntısına kadar düşünürdü. Her gelin yüzünde bir gülümsemeyle uğurlanmalıydı oradan. Kız meslekte okurken çok sevdiği Neşe öğretmeni hatırladı bir an. O da böyle şeyler söylerdi hep, ‘elinizden çıkan her iş, müşterinizi olduğu kadar sizi de mutlu etmeli.’

Evine geri dönen Hediye, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu. İkinci evine yeniden kavuşmak için yanıp tutuşuyordu. İşte bu zamanlarda bağladı kendini rakamlara. Bir işe girip çalışmak, o parayı biriktirmek için zamanı yoktu, sadece bir şansa ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Gece gündüz aklına gelen rakamları not alıyor, elinde boş loto kuponu varsa oracıkta dolduruyordu. Günlerini asla kaçırmazdı. Şansın nereden geleceği belli olmazdı ama eskiden beri rüyalarının gerçek çıktığını bilirdi.

Altı rakama ihtiyacı vardı Hediye’nin, sadece doğru altı tane rakam… 

Bazen doğum günlerini kullanıyordu bunun için. Kendisinin, annesinin, babasının ama asla kocasının değil. Aklına hiç rakam düşmezse eski müşterilerinin beden ölçülerini hatırlamaya çalışıyordu. ‘Meliha Hanım su gibi güzeldi, beli de incecikti’  ya da  ‘Leyla Hanım’ın ayakları ne kadar büyüktü’ diyerek ihtiyacı olan altı rakama ulaşıyor sonunda da otobüse atlayıp mecburiyet caddesindeki büfeye gidiyordu.

O gece kocasının eve sabaha karşı döneceğini biliyordu. Erkenden rezene çayını içti, yatağa girdiğinde bildiği bütün duaları, dilekleri sıralayıp uyudu. Gece yarısı uyandığında rüyasında tam da beklediği gibi bir şey gördü. Bembeyaz ahşap bir kapı ve üzerinde altın renkli iki rakam paryordu. Kapının tokmağının sağ tarafında iki, diğer tarafında bir yazıyordu. Hemen komodinin çekmecesinden defterini kalemini çıkardı ve rakamları kocaman yazdı. Tam da başlangıç için uygun diye düşündü. Şimdi kaldı geriye dört rakam. Defteri bu sefer komodinin en altındaki çorap çekmecesine sakladı. Kocası geldiğinde bir hinlik yapıp bu büyüyü bozmasın istiyordu.

Hediye, gün aymadan uyandı. Kocası salondaki kanepede televizyon açık uyuyordu. Sessiz ama hızlı bir şekilde hazırlandı. Çekmeceden aldığı defterini kalemini de çantasına atıp evden çıktı.

Gecenin geri kalanında başka rakamlar görmediği için biraz üzgündü. Çünkü bu defa kesin ona çıkacaktı, içine öyle doğuyordu. Başka bir gün değil, mutlaka bugün. Şimdi geriye diğer rakamları tamamlamak kalmıştı.

Bu saatte loto oynamak için hiçbir yerin açık olmadığını biliyordu. Ama bu iç sıkıntısıyla evde de duramazdı. Durakta tanıdık kimseler var mı diye bakardı her defasında bu sefer gözü kimseyi aramadı. Aklında sadece rakamlar vardı. Otobüse binip boş bir koltuk bulup oturduktan sonra, yolcuların arasından bir ışık süzüldü gözlerine, her gün bindiği otobüsün numarası yanıp sönüyordu. Tersten bakınca aklı karışmıştı ama saniye sürmeden hatırladı. ‘Beş’.

‘Tamam, üçüncü rakam da hazır’ dedi.

Hemen defterini çıkarıp, bunu da not etti. Zaten iki durak sonra inecekti. Heyecandan oturduğu yerde duramadı. Düğmeye basıp ilk durakta indi ve büfeye yürümeye başladı. Kalan üç rakamı nasıl bulurum, içime o his nasıl gelir diye düşünüp etrafa bakınırken, ayağı kaldırıma takıldı Hediye’nin. Sendeledi, düşmedi. Dengesini bulup doğrulurken karşısında eski, kocaman ahşap kapısı olan bir bina gördü. Bu yoldan defalarca geçmesine rağmen hiç dikkatini çekmemişti bu bina. Bunun gördüğü rüya ile mutlaka bir ilişkisi olmalıydı. Kalbi küt küt atmaya başladı. Etrafında kimse var diye bakıp iyice yaklaştı, bu defa kapıda değil duvarda kırmızı renkte yazılmış rakamlar vardı. Umudu iyice artıyordu.

‘Geriye sadece bir rakam kaldı’ diyerek çantasından çıkardığı not defterine ‘otuz altı’ yazdı. Bunu iki ayrı rakam olarak kullanmaya karar verdi. Ertesi sabah bambaşka bir güne uyanacaktı, artık emindi ama şu son rakam! Onu nasıl bulacaktı? Gelinlik dükkanına kavuşmasına az kalmıştı, hissediyordu. Hatta o esnada boş bir dükkan ilişti gözüne, şöyle bir baktı. ‘Olur, neden olmasın, caddenin en güzel yerinde hem büfeye de yakın diye düşündü.’ Kalbi yine pır pır etti. Büfenin kapısından girerken yine gece uyumadan önce içinden geçirdiği bütün duaları, dilekleri sıralayıp öyle attı ayağını eşikten içeri. Büfeciye kuru bir ‘günaydındeyip deste halindeki loto kuponlarından bir tane aldı. Dışarıdaki kokteyl masalarından birine geçti. Defterini, kalemini çıkardı. Sahibi olduğu o beş rakamı kupondaki minicik dairelerin dışınataşırmadan tek tek titizlikle işaretledi. Sonrasında büyük bir boşlukta asılır gibi kaldı. Son rakam yoktu.

O kokteyl masasının başında neredeyse bir saat bekledi Hediye. Gözü sürekli etraftan rakamlarla ilgili mesajlar, şifreler aradığı için büfeci de ‘birini bekliyor herhalde’ diye düşündü. Geçen arabaların plakalarına, okul yolundaki öğrencilerin rengarenk çantalarına, işe yetişmeye çalışanların telaşlı adımlarına bakıyordu belki kıyısında köşesinde bir rakam yazıyordur diye ama bir türlü bulamıyordu. Telefonu çalınca birden irkildi Hediye. Tiksintiyle baktı telefondaki kocasının adına. ‘Kocacımdan döneli yıllar olmuştu.

Canı hiç konuşmak, birilerine açıklama yapmak istemiyordu. Meşgule aldı telefonu. Etrafa bakınıp yine şifreler ararken, yan taraftaki masada, kendisi gibi elinde loto kuponları bulunan ve dikkatle ona bakan bir adamla göz göze geldi. Başını hemen önüne çevirdi. Hala adamın gözlerini üzerinde hissediyordu. Dayanamadı, başını yeniden çevirdiğinde bu defa tepkisiz kalamayacağı muzip bir gülüşle karşılaştı.

‘Zor bir gün galiba’ dedi adam.

Uzun bir süredir orada olup kendisine baktığını anlayan Hediye, gözlerinin içi gülen bu adama nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordu.

‘Öyle de denebilirdedi çekinerek.

Adam, bu defa kendinden daha emin bir şekilde Hediye’nin masasına yaklaştı.

‘İsterseniz size yardımcı olabilirim’ dedi.

Hediye ‘nasıl’ der gibi baktı adamın gözlerinin içine.

‘Telefon numaramın ilk rakamını söyleyebilirim. Ben de kararsız kaldığımda onu yazarım. Pek de fena değildir şansı’.

‘Ya da’ dedi adam Hediye’nin cevabını beklemeden, ‘Tamamını sizinle paylaşabilirim.’

Hediye o gece uyumadan, defterini kalemini komodinin üzerine bırakıp öyle sarıldı yastığına yorganına. Aklının en kuytu köşelerinde artık altıdan daha fazla rakam saklıyordu. Şans ondan yanaydı…

EDA ELBİRŞİMŞEK

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir