– Lan oğlum bırak şu telefonu elinden artık. Başlarım sana da karı düşürme numaralarına da! Buz gibi oldu yemeğin.
– Tamam abi, siz başlayın, geliyorum.
Bırakmadın. Keşke Ozan’ı dinleseydin. Arkadaşlarınla hamburger yiyip maç izleseydin. Yapmadın.
– Abi şu bırakılır da maç mı izlenir? Bak, fotoğraflara bak.
– Oha! Harbi taş gibiymiş hatun.
– Oğlum saçmalamayın, bu hatunun internette işi ne? Bulmuştur bir yerlerden fotoğrafları, açmıştır bir sahte hesap. Cem gibi aptalları oynatıyordur parmağında.
Ozan yanılıyordu, hesap da fotoğraflar da sahte değildi. Yanılmıyordu, sen gerçek bir aptal gibi davrandın.
– Lan bu ne? Senin nickin hunter mi? Yaratıcılığını sikeyim senin rezil herif! Oğlum okuduğun okullardan, yaşından başından da mı utanmıyorsun?
– Siz ne anlasınız ulan internet âleminden dinozorlar? Yazdı, vallahi hatun mesaj yazdı.
– Yemin ederim çağırdığına pişman ediyorsun adamı. Karına “Çocuklarla maç gecesi yapıyoruz,” deyip geliyorsun, ne bok yediğin belli değil!
KARACA: Selam, nasılsın?
HUNTER: Selam. Ne güzel bir eşleşme oldu. Saçların ve gözlerin harika görünüyor.
KARACA: Teşekkür ederim. Umarım zamanın vardır, canım çok sıkkın, konuşacak birine çok ihtiyacım var.
HUNTER: Sabaha kadar seninim. Whatsapp daha kolay olur. Sakıncası yoksa numaranı verir misin?
KARACA: Ben insanlara çok zor güvenirim ama sende özel bir şeyler, hissediyorum. Söyle numaranı, kaydedeyim.
Yaptığın ilk aptallık buydu. Bu sözlere inandın, telefon numaranı verdin. Önce biraz mesajlaştınız, sesini duymak istediğini söyledi, on dakika kadar telefonla konuştunuz. Onu görmek istediğini söyledin, seni görüntülü aradı. Fotoğraflar gerçekti. Karşındaki kadın aklını başından alacak kadar güzeldi.
– Sana bir şey söylemem lazım Cem.
– Dinliyorum güzelim.
– Ben evliyim. Eşim pilot. Çok mutsuzum. Bu sitede birileriyle konuşmak iyi geliyordu ilk zamanlar ama kiminle tanışsam on beşinci dakikada buluşalım diyor. Bu yüzden artık kimselerle konuşmaz oldum. Ama senin profilin, nasıl desem, güven verdin bana. Seni merak ediyorum. Görmek istiyorum. Ben internetten tanışıp görüşmedim hiç kimseyle.
– İstediğin bu olsun güzel kız. Neredesin? Gelip alayım seni, bir şeyler içeriz. Ânı yaşamak lazım.
– Ciddi misin? Çok tatlısın.
– Ciddiyim tabi, konum at bakalım.
Ah Cem ah! Bir de akıllı geçinirsin. “Benim okulumdan salaklar mezun olamaz,” der durursun yıllardır.
– Beyler! Bu çapkın kaçar. Gece gelip gelmeyeceğim belli olmaz. Beni merak etmeyin. Arrivederci !
– Lan nereye? Derya ararsa?
– Benim karım seni niye arasın oğlum?
– Malını biliyor. Geçen sefer telefona indiremediği programı bahane edip beni aramadı mı?
– Tamam, tamam. “Çok içtik, Cem sızdı,” dersin. Atış serbest.
– Uçkurunun peşinden giderken başını çok pis belaya sokacaksın bir gün.
Sekiz yaşındaydınız, âşık olduğun kız için kantinden çikolata çaldın, Ozan suçu üstlendi. On sekizinizde sevgilin hamile kaldı, sen korkup ortadan kayboldun, Ozan operasyonda kızın elini tuttu hatta doktorun parasını bile o ödedi. Yirmi sekize geldiniz, “Evleneceğim,” diye tutturdun, seni vaz geçirmek için adamın göbeği çatladı. Otuz sekiz; hâlâ akıllanmadın. Ah Cem ah!
HUNTER: Köprüdeyim. Biraz trafik var.
KARACA: Süper. Bekliyorum.
HUNTER: Heyecanlı mısın?
KARACA: Çok heyecanlıyım ve çok korkuyorum. Ya birbirimizi gördüğümüzde büyü bozulursa?
HUNTER: Bozulmaz, bozulmaz. Korkulacak bir şey de yok, merak etme.
KARACA: Canımsın.
HUNTER: Geldim ben.
KARACA: Yukarı gelmek ister misin?
Bu mesajı okuduğun anda aklında geçenleri tahmin etmek hiç zor değil. Seni hayallerinin ötesinde bir gecenin beklediğine eminsin artık. Bu yaralı ceylanla eğlenceli oyunlar oynayacağınızı başından en başından beri biliyordun.
HUNTER: İsterim tabii.
Güvenliğe daire numarasını söyledin. Sana asansörü tarif etti. Dördüncü kata çıktın. Bugüne kadar yaşadığın en heyecanlı karşılaşmanın eşiğindesin. Zile basmadan önce avuçlarını birleştirip ağzına yaklaştırdın. Nefesinin kokmadığından eminsin. Zile bastın. Açtı. Upuzun kızıl saçları, siyah elbisesi, zümrüt yeşili gözleri, kıvrımlı vücut hatlarıyla hatun nefes kesiyor. Ah Cem, ah!
– Hoş geldin.
– Hiç bu kadar hoş bulmamıştım.
– Yaaa, çok tatlısın. İçeri gel.
Sana salonu gösterirken koluna hafifçe dokundu. Tüylerin diken diken oldu ama çaktırmadın. Aferin sana.
– Ne içersin? Viski?
– Olur.
– Dur tahmin edeyim. İki buz?
– Bunu nerden bilebilirsin ki?
– Altıncı hissim kuvvetlidir.
Son sözü söylerken yüzündeki ifade seni yatak odasına taşımaya yetti. Bu havalı tavrını koruman gerektiğini düşünüyorsun ama bu kadın karşısında sakin kalman çok da mümkün görünmüyor.
Elinde iki kadeh içkiyle salonun kapısında duruyor. Ayağa kalkıp, yakınlaşabilir, onu öpebilir ya da gelip yanına oturmasını bekleyebilirsin. İlkini seçiyorsun. Kadehlerden birini sana uzatıyor.
– Güzelliğine içiyorum.
– Teşekkür ederim, beni utandırıyorsun.
Eski Türk filmlerinin en klişe sahnesi çekiliyor. Hafif yakınlaşma, reddedilme korkusu, aranızdaki karşı konulamaz çekim vesaire vesaire…
– Cem sana bir şey daha söylemem lâzım.
– Şu ânın büyüsünü bozacak bir şey değilse dinliyorum.
– Buna sen karar ver.
– Beni meraklandırma Karaca.
Bu gereksiz sohbet bir an önce bitsin aksiyon başlasın istiyorsun, seni bekleyen sürprizlerden habersiz.
– Benim herkesten sakladığım bir sırrım var. Kocamın uçuşta olduğu gecelerden birinde bana kalmaya gelen kız arkadaşımla aramızda bir yakınlaşma oldu, sonrasında da devam etti.
İşler daha eğlenceli hale geldi, değil mi Cem? Ayıp olmayacağını bilsen ellerini ovuşturacaksın. Karizmatik duruşunu bozmaman gerektiğini düşünüyorsun.
– Yok öyle! Ben seni kimseyle paylaşamam.
– Dur dinle. Senin fotoğrafını gönderdim, buluşacağımızı söyledim. ‘Ben de geleyim,’ dedi. Onu kıramam.
“Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz,” dedin önce. “Ya çok çirkinse? Amaaan! Bu dilberin hatırı için çiğ tavuk olsa yenir,” dedin sonra. Ah Cem, ah!
– Senden izin almadan kabul ettim. Yatak odasında bizi bekliyor.
– Bir tek saniye tereddüt etmedin.
– Sorun yok, sen uygun gördüysen benim için sakıncası yok.
Karaca cümleni bitirmeni beklemeden seni öpmeye başladı. Yatak odasına sürüklendiniz birlikte. Paldır küldür odaya daldınız. Neden bu kadar aydınlık burası? Boş ver, ömrünün en sürprizli gecesini geçirmeye hazırsın nasıl olsa. Ayrıntılara takılma sen. Yatağı paylaştığın iki güzel kadın sana rüya gibi bir gece yaşatmaya yemin etmişler sanki. Keşke bir fotoğraf çekip çocuklara atabilsen, değil mi? Yarın seninle dalga geçtiklerinde ispatın olurdu. Bu konuda hiç endişen olmasın, herkes sana inanacak.
– Hahahahha! Oğlum sana söyledim. Gitme dedim, başını bela sokacaksın, dedim. Bana hiç bulaşma, git başka duvarda ağla.
– Dalga geçme. Bittim diyorum. Adam üç milyonluk borç senedi imzalattı lan bana.
– Ödersin oğlum, üç milyon sana koymaz.
– Ödemesine öderim de, Derya’ya nasıl açıklarım bunu? Nereye gönderdim bu parayı, niye gönderdim? “Sana ‘Ozan’dayım’ diye yalan söyledim, internetten bir karıyla tanışıp evine gittim, kızılın yanında sarışını eşantiyon vermişlerdi, ikisiyle sevişirken herifin biri kafama silah dayadı. Bana üç milyonluk senet imzalattı, üstelik de adamın elinde videolarım var,’ diyecek halim yok ya. Unuttun herhalde, karım aynı zamanda ortağım benim.
– Kardeşin buna da bir kılıf uydurur, endişelenme sen.
– Yok abi, bu sefer sen bile kurtaramazsın beni.
– Oğlum otuz yıldır her bataktan ben çekmedim mi seni? Azcık güven. Buluruz bir formül.
Tam kırk sekiz saat uyumadın, yemek yemedin, aldığın nefes bile nefesten sayılmaz. Karın sürekli neyin olduğunu sordu, geçiştirdin. Önünde bir hafta var, bir bahane bulmalı, o parayı ödemelisin. Nasıl?
Ozan: Acil cevap. Nerdesin?
Cem: Ofisteyim. Hayırdır?
Ozan: Derya yanında mı?
Cem: Yep.
Ozan: Ok. Seni aradığımda sesi hoparlöre ver. Bana bırak.
Cem: Anlamadım.
Ozan: Bana bırak lan, uzatma!
Telefonun çalıyor, ne yapmaya çalışıyor bu Ozan? Bir çözüm bulmuş olabilir mi? Derya’nın yanında rahat konuşamayacaksın ama aç sen. Hayatında ilk kez söz dinle Cem!
– Efenim abi?
– Cem, çok acil üç milyon lazım bana. Banka hesaplarında canlı para var mı?
– Var da, hayırdır abi?
– Sorma şimdi. Başım belada. Şimdi sana bir iban gönderiyorum. Parayı oraya gönder, açıklama yazma. Paranın tam gitmesi çok önemli, unutma. Müsait olunca da bana gel.
– Hoppalaaa!
– Aşkım n’oluyor?
– Bilmiyorum Derya’cım, ama belli ki durum ciddi. Ozan böyle bir adam değildir.
– Hah! İban geldi. Hemen bankaya talimatı gönderir misin? Alıcı adı Zilkif Başarvil. Hesap numarasını sana ilettim. Ben gideyim de işin aslını öğreneyim.
Ozan yine ipten aldı seni. Bir önceki hafta sonu Tiflis’e gittiği, kaldığı otelde kumar masasında Gürcü bir kumpas çetesinin eline düştüğü, adamların onu öldürmekle tehdit ettiği yalanını uydurdunuz Derya’ya. İnandı. Sular duruldu. Sorun çözüldü. Şimdilik.