Hostesin usulca dürtüp, “İnişe geçiyoruz hanımefendi. Koltuğunuzu dikleştirip, kemerinizi bağlar mısınız lütfen,” demesiyle uyandım. Nerede olduğumu anlamam ve de içime o taş gibi ağır yumrunun geri dönüp oturması bir kaç
kırmızı kalem
Eski zamanların siyah beyaz fotoğraflarından bir kare gibi kalbe hafifçe dokunup, derin bir iç çektiren bu Arnavut kaldırımlı Boğaziçi sokağındaki pembe evin terası, gençliklerinden güç alan çıtkırıldım evlerin arasından sıyrılıp
“Yazın bozun, tekrar yazın. Kendinizi o karakterlerin yerine koyun, empati yapın, onların duygularını siz de hissedin ki kağıda dökebilin. Yazdığınız şeye aşık olmayın...”
Odaya sinen sigara ve geceden kalma tarhana kokusu, insanın uyudukça uyuyasını getiriyordu. Salih, her sabah aynı mutsuzlukla uyanmaktan, hatta hala uyanabiliyor olmaktan bezmişti. Kızını bir cinayete kurban verdikten sonra katilini