Babamı kaybettim. Altmış iki yaşındaydı, altmış bir yaşından sonra üç ay daha yaşadı. Altmış bir yaşında bile çalışmaya devam etti. Belki fabrikada makinenin başında değildi ama onun deyimiyle ‘artık eğitici
Yazarlarımız
Yanaşın. Yanaşın da size bir anne katilinin hikâyesini anlatayım. Olumsuz durumları görmezden gelmenin mutlu olmaya yeteceğini zannedenler aramızdan ayrılabilir. Zira güzel şeyler anlatmayacağım. Ne diyordum? Annemi öldürdüm. On beşinci doğum
“Gün gelir yalandan gülümseme Oskarları dağıtılır da ben aday gösterilmezsem vallahi hadise çıkartırım…”
“Siz benim kime küstüğümü nerden bileceksiniz!”
Bir ay kadar önceydi, iki katlı ahşap evimin alt katındaki tek göz odaya taşındım. Bir miktar masrafım oldu tabii. Marangoz yüklüğü ikiye böldü, içine küçük bir masa, birkaç raf çaktı.
“…-ç hali, sürç-i lisanlar... Bilerek ateş ediyordun. Ben de çoktan ölmeye hazırdım aslına bakarsan.”
“Pandemide yaşamına son veren 102 müzisyenin anısına…”
“Çekiiil. Çekiliiiiiin. İmdaaaat!” “Dur teyzecim. Dur sakin ol. Bayıldın, bir şey yok. Sakin.” “Niye? Ne oldu bana? Sen kimsin be? Ay çekiiil.” “Teyze dursana, kanıyor hay Allah.” “Kim kanıyor? Ne
Kırışık geçmişimin üzerine kadife bir örtü serdim. Kum dolu saat tam 15:05. Çıktı evden. Çıkarken çenemden acele öptü. Kendi kokusu yoktu üstünde. Ucuz bir erkek kokusu, yeni doğmuş bebek masumiyetindeydi gömleği.
“Bu ne ya! Bu ne diyorum, hanımefendi! Ne yazıyor burada? ‘Cihan Karaca’nın, Selin Karaca’nın biyolojik babası olmadığı tespit edilmiştir.’ Ne bu?” Bas bas bağırıyordum danışmanın önünde, “Manyak mısınız lan siz?
Daha fazla