Bir varmış, bir yokmuş. Uzak ülkelerin birinde büyük bilge Don Dantelyus yaşarmış. Büyük bilgenin evinin önünde insanlar akıl danışmak için kuyruk olurmuş. Don Dantelyus gelenlerin hepsinin dertlileri sırayla dinler, “hım, ham, hum,” diye sesler çıkararak düşünürmüş. Uzun uzun susarmış. Sonunda sabırsız bekleyen köylülerin derdine derman olurmuş. 

Don Dantelyus bilgeliğini poposundaki çift çataldan alırmış. O uzak ülkede sadece Dantelyus ailesinin çift çatalı varmış. Büyük bilge de şaşalı çatallarını gösterebilmek için dantelli don giyen bir ailenin son üyesiymiş. Aileden kalma kocaman saraylarında kız kardeşi Donatella Dantelyus ve kahyâları Don Penyeus ile beraber yaşarlarmış.

Günlerden bir gün telaşla sokağa fırlamış Don Dantelyus. Sokakta “Çalındı, hırsız var komşular!” diye elleri başının üzerinde kendi etrafında dönüyor, çaresiz gözlerle bir şey arıyormuş. Yoldan geçen birini yakalamış, yakasına yapışmış:

“Çatalımı sen mi çaldın?”

Büyük bilge çatalından birini kaybetmiş meğer, hem de çatalıyla ünlü, çatalından bilgelik alan Don Dantelyus. O üzülmesin de kim üzülsün? O acıyla üstünü başını parçalayıp kendini yerden yere atmış ama nafile; dantelden görünen bir çift çatal yokmuş artık. Bu olaydan sonra halkın ona olan saygısı da azalmış. Artık kimse ona bilge demiyormuş.

Don Dantelyus “Bu utançla burada kalamam artık, gidiyorum,” demiş. “Kim çaldıysa çatalımı bulacağım onu. Gerekirse herkesin poposuna bakacağım, elbet birinde çift çatal bulurum. Benimkini tanırım,” demiş.

Don Dantelyus düşmüş yollara; dağlar aşmış, ormanlar geçmiş, denizler yüzmüş…
Çatalsız olmak ona çok koymuş…

Kayıp çatalının utancıyla uzun beyaz bir elbise giymeye başlamış Don Dantelyus. Kendi kendine gaz veriyormuş “Çatalsızlığa alışmak maksadıyla beyazlara büründüm, iyi taraftanım,” ayağına yatıyormuş ama, adı çıkmış bir kere Tek Çatallı Dantelyus’a, tüm karizma yerlerde…

Bir gün ormanda yürürken yolda genç bir adamla karşılaşmış. Çeşme başında muhabbet edip, azıklarını paylaşmışlar. Uzun yol yolcusu ikisi de, yorgunlar tabii. Yemek yiyince ağırlık çökmüş üstlerine. Hazır yalnız değiliz, birbirimizi gözeterek uyuyalım, sırt sırta verip yatalım demişler.
Ama o da ne!

Don Dantelyus heyecanla bağırmış:

“Bu benimki!”

Genç adam “Nerden seninki, babamdan miras kaldı bana,” demiş.

“Baban kim?” demiş Don Dantelyus heyecanla. Bulmuş ya çatalını o kadar meşakkatli aramanın sonucunda.

Genç adam anlatmış tek tek. Yolcunun babası meğer Don Penyeus imiş, Dantelyus’un eski kâhyası.
Bizim kâhya, fakir bir oğlan. Bir yandan da büyük bilgenin kız kardeşi Donatella Dantelyus’a sevdalı. Ama Donatella’nın gözü yüksekte. Hatun tutturmuş illâ çift çatal isterim diyor…

Bu fakir Don Penyeus bakmış kızın kalbine giden yol çift çataldan geçiyor, pat diye uyduruvermiş. “Benim de çift çatalım var,” demiş. Kız dünden meraklı göster göster diye tutturmuş…

Bu sefer Don Penyeus’u almış bir panik, yahu adamda tek bir tane var, ne gösterecek?

Nasıl yapacak bilememiş Don Penyeus…

Bir gece şeytan çelmiş aklını Don Penyeus’un
Girmiş yatağına Don Dantelyus’un
Yaklaşıp arkasından usulca 
Tutmuş bir çatalını Dantelyus’un
Hop çekmiş donundan, en derin yerinde uykusunun

Almış soluğu odasında Donatella Dantelyus’un

Donatella çift çatal diye sevinçten gözü dönmüş, samanlık seyran olmuş…

Don Dantelyus, yeni adıyla Tek Çatallı Dantelyus yaşadıklarına kız kardeşinin sebep olduğunu öğrenince yıkılmış. Düşünmüş, taşınmış. Beyaz giyen yaşlı adam bilgeliği ile affetmiş hem karşısındaki genç adamı, hem de biricik kız kardeşini.

Don Dantelyus “Affettim seni genç adam ama ver çatalımı,” demiş. Karşısında genç bir adam, kızlar etrafında cıvıl cıvıl.  Tabii ki “Hayatta vermem,” demiş. Hatta “Adımı değiştirdim artık, ben Don Penyeus’un oğlu değilim, Don Çift Çatal derler bana,” demiş.

Don Dantelyus çataldan olmuş, adından olmuş, yaşından olmuş ama, yapacak bir şey yok.
Bir aşka sebep olmaktan, bir yeğene kavuşmaktan kötü değil tek çatallı olmak demiş züğürt tesellisiyle. Hayatına beyazlara bürünmüş yaşlı ve tek çatallı bilge olarak devam etmiş.

Gökten üç çatal düşmüş; biri sana, biri bana, biri de bizim Şakir Usta’ya…

Deniz Çağlar

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir