1912 doğumlu, İngiliz bilim insanı olan Alan Turing, ölümünden sonra aldığı ödüller, adına yapılan anıtlar ve heykellerle onurlandırılmış biri olarak, bilim ve teknoloji tarihinin en önemli isimlerindendir. Elma ısırarak hayatına son vermesi ise ölümünün ardından çok büyük bir dünya markasına ilham kaynağı olmuştur.
Bilgisayar teknolojisinin babası olarak görülen Turing’in, ardında ısırılmış bir elma bırakması, modern zamanların en popüler ısırılmış elması olan, ‘Apple’ şirketinin logosudur. Apple’ın ilk logosunda bulunan elma sembolünde LGBT renklerinin kullanılması ise Turing’in eşcinsel hayatına gönderme ve yaşadığı zulme bir protesto niteliğindedir.
İşte size büyük bir dehanın hikayesi…
İkinci Dünya Savaşı’nın ve geleceğin teknolojisinin kaderini değiştiren adam olarak bilinen Alan Turing, tüm çağların en dahi bilim insanlarından biriydi. Adı Einstein kadar bilinmese ve Steve Jobs gibi modern zaman efsanelerinden olamasa da, Turing’in başardıkları, bilim ve teknoloji yolunda pek çok buluşun yolunu açmıştır.
Turing’in hayatı, o dönemler İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da çalışan anne ve babasının, 1911’in sonunda, doğum için İngiltere’ye gelmesiyle başlamıştı. Küçük yaşlarda çok zeki bir çocuk olduğunu belli eden Turing, altı yaşında gündüz okuluna yazılmasıyla, eğitim hayatı boyunca vazgeçemeyeceği ve ilerleyen zamanlarda başarılarıyla herkesi şaşkınlığa uğratacağı, matematik bilimiyle tanıştı.
Turing 1928’de henüz on altı yaşındayken, Albert Einstein’ın çalışmasıyla karşılaşıp onu kavramakla kalmayıp, Einstein’ın Newton hareket savlarını kendi kendine çalışıp ortaya çıkartarak, genç yaşta hem adını duyurdu, hem de bu dönemde okulda kendinden yaşça daha büyük bir akademi öğrencisi olan Christopher Morcom’la yakın arkadaşlık ve aşk ilişkisi kurdu.
Morcom, tüberküloz hastalığı nedeniyle, Sherborne’daki son sömestirinin bitmesinden sadece birkaç hafta kala ölünce, bu olaydan çok etkilenen Turing yıkıldı ve dini inançları sorgulamaya başlayarak, ateist oldu. İnsan beyninin çalışması da dahil, tüm dünya fenomenlerinin materyalistik olduğuna kanaat getirdiğinde, bu fikirlerinden dolayı toplum tarafından dışlanacağını henüz bilmiyordu.
İnancı yüzünden karşılaştığı tüm yargılamalara rağmen, 28 Mayıs 1936’da sunduğu ‘Hesaplanabilir Sayılar’ adlı eserinde, Kurt Gödel’in 1931’de, ‘Evrensel Aritmetik-Tabanlı Biçimsel Dil’ ile hazırladığı, ‘Hesaplama ve Kanıtın Sınırları’ ispat sonuçlarını yeniden formüle ederek, şimdi ‘Turing Makineleri’ diye andığımız, daha basit ve formel usullere dayanan bir hipotez ortaya atarak, eğer bir algoritma ile temsil edilecek olursa, mümkün olan her türlü matematiksel problemin, bir makine kullanılarak çözülebileceğini tüm bilim ve teknoloji dünyasına gösterdi. Böylece ilk bilgisayarın temelleri de atılmış oldu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Turing, Bletchley Park’ta Alman şifrelerini kırma girişimlerinin baş katılımcılardan biriydi. Savaştan önce Marian Rejeski, Jerzy Rozycki ve Henryk Zygalski tarafından Polonya Şifre Bürosunda geliştirilen kripto analiz üzerine eklemeler yaptı. Hem Enigma makinasının, hem de bu makinaya eklenen şifrelerin kırılmasına katkıda bulundu ve Eylül 1938 itibariyle Hükümet Kod ve Şifre Okulu adındaki, İngiliz şifre kod kırma organizasyonunda yarı-zamanlı çalışmaya başladı.
Alman Enigma makinası problemi üzerinde çalışarak, GCCS’de kıdemli kod kırıcı Dilly Knox’la işbirliği yaptı. 4 Eylül 1939 tarihinde, Birleşik Krallık’ın Almanya’ya karşı savaş ilan etmesinin ertesi günü Turing, askeri hizmet görmek için GCCS’nin savaş zamanı üssü olan Bletchley Park’a katıldı ve birkaç hafta içinde, Enigma’yı hızlıca kırmaya yardımcı olacak elektromekanik bir makine tasarladı.
Bu cihaza Bombe adını vermişti. Bombe Enigma, korumalı mesaj trafiğine saldırmada en önemli ve tek, tam otomatikleştirilmiş kod kırma makinası olarak kullanıldı. Turing ile aynı dönemde Bletchley Park’ta kripto analiz üzerine çalışan Profesör Jack Good daha sonra Turing’i şu sözlerle onurlandırdı; “Turing’in en önemli katkısı bence, kripto analitik makine Bombe’nin tasarımıdır.”
1947’nin sonlarında, altı yıllık devamlı çalışmadan sonra kendi istediği alana yönelmek üzere Cambridge’e dönen Turing, ilk programını 10 Mayıs 1950’de gerçekleştirildi ve bu dönemde yapay zekaya yöneldi. Şu anda Turing Testi olarak bilinen, bir makine için, ‘zeka’ standardını saptama girişimi olan bir deney ileri sürdü.
İddiası; eğer soru soran kişi, diyalog içerisinde olduğu yapay zekayı, onun da bir insan olduğuna ikna edebilirse, bilgisayarlar için düşünmenin söz konusu olabileceğiydi. Turing aynı sınıftan mezun olduğu meslektaşı, D.G. Champernowne ile çalışırken, henüz oyun oynayacak güçte bir bilgisayar var olmasa da, bir satranç programı yazmaya başlamıştı bile.
1952’de programı gerçekleştirmeye yetecek kadar güçlü bir bilgisayar tasarlamayı başarınca, yapay zeka, Turing’in her hamlesini taklit ettiği bir oyunu, yaklaşık yarım saat sürdürdü ve bu olay teknolojide bir devrin başlangıcı olarak tarihe geçti.
Turing, o sıralar özel hayatında da çok sıkıntılı süreçler yaşamaktaydı. Homoseksüellik İngiltere’de yasa dışıydı. Bir akıl hastalığı olarak dikkate alınmakla birlikte, ‘ceza-i yaptırımı olan suçlar’ sınıfına girmekteydi. Ocak 1953’te Turing, 19 yaşında bir genç olan Alan Murray tanıştı ve kısa süren bir ilişki yaşadılar. Ayrılmalarının üzerinden birkaç hafta geçmişti ki, Alan Murray, yeni sevgilisiyle birlikte Turing’in evini soymaya gitti. Turing öfkelenmişti. Alan’a âşık olmasına rağmen, hırsızlığı polise bildirdi ve soruşturma sırasında Alan Murray’in, Turing ile homoseksüel ilişkisi olduğu gerçeği ortaya çıktı. Turing, bunun gerçek olduğunu itiraf ettikten sonra, Turing ve Murray, müstehcen uygunsuzluk suçlamasıyla mahkemeye verildiler. Turing pişman değildi. Elli yıl önce Oscar Wilde’ın da başına geldiği gibi aynı suçtan hadım edilerek mahkûm edildi.
1954’te mahkumiyet süreci bittikten çok kısa bir süre sonra, temizlikçisi onu Manchester’daki evinde ölü buldu. Yatağının kenarında bıraktığı yarısı ısırılmış siyanürlü elmayı yemek suretiyle, bir gün evvel öldüğü açıklandı. Elma hiçbir teste tabi tutulmadığı gibi, ölüm sebebinin siyanür zehirlenmesi olması iddiasına rağmen, naaşına otopsi yapılmasına müsaade edilmedi. Bu yüzden Turing’e bir suikast düzenlenmiş olması hala kuvvetli bir ihtimal olarak görülmektedir.
Turing’in hayatı şimdiye kadar 3 farklı filmde konu edilmiştir.
1996- Breaking The Code
2013- Alan Turing, Le Code De La Vie
2014- The Imitation Game
Her film, iyi oyunculuklarla taçlandırılmış, akıcı ve ilginç bir hayat hikayesi anlatıyor. Özellikle teknolojiye merakı olanlar için, 1950’li yıllardaki bilgisayarları ve işleyişlerini görmek, neyin, neye, nasıl dönüştüğüne şahit olmak ve Enigma sayesinde İkinci Dünya Savaşının seyrini değiştiren bir dahiyi izlemek de oldukça keyifli…
Görüşmek üzere :)
Yazan – Duygu Değirmenci
Kaynakça:
Vikipedia
1996- Breaking The Code
2013- Alan Turing, Le Code De La Vie
2014- The Imitation Game
David Boyle- Alan Turing / Enigmanın Şifresini Çözmek
👏👏👏